fbpx





    Nöroloji

    Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda erişkin ve çocuk beyin-sinir kas hastalıklarının tanıları, tedavileri klinik deneyimlerden ve teknolojik gelişmelerden yararlanarak yapılıyor.

    Nöroloji Anabilim Dalı Tedavi Birimleri;

    • Genel Nöroşiroloji
    • Epilepsi / detaylı bilgi için tıklayınız www.yeditepeepilepsisiz.com
    • İnme Merkezi
    • Nöropsikoloji
    • Baş Ağrısı
    • Nöro-onkoloji
    • Alzheimer
    • Uyku bozuklukları
    • Baş dönmesi ve denge bozuklukları
    • Multiple Skleroz
    • Parkinson ve hareket bozuklukları
    • Sinir ve Kas Hastalıkları

    Beyin damar hastalıkları (felç-inme) özellikle ilk oluştuğu dakikalar ve saatler içinde tedavi edilebildiğinde kalıcı hasarlar önlenebilir. Sonrasında nörolojik yoğun bakım ve rehabilitasyon takipleri ile hastalar izleniyor. Ayrıca inme sonrasında ikincil korumaya yönelik tanı ve tedavi yapılıyor.

    Epilepsinin teşhis ve tedavisi, preoperatif değerlendirme, uzun dönemli video-EEG muayenesi, nöropsikolojik değerlendirme, MR, PET-CT VE SPECT testleriyle değerlendirilerek yapılıyor.

    Intraoperatif görüntüleme yöntemleri, olası hastalıkları izleme ve önleme de kullanılıyor.

    Nöropsikoloji Laboratuvarı: EEG, EMG, Transkraniyal Magnetik Sitimulasyon

    Denge Laboratuvarı: Posturografi

    Neurocongnitive Laboratuvarı

    Uyku Bozuklukları Laboratuvarı

    Türk Nörolog Yeni Bir Tanı Yöntemi Keşfetti

    • Genital ve pelvik ağrının en sık nedenlerinden biri olan “Pudendal Sinir Sıkışması”, bir diğer adıyla “Pudendal Nöropati” ülkemizde her 15 kişiden birinin sorunu. Ancak gerek tanının zorluğu, gerek birçok hekimin konuya aşina olmaması nedeniyle, hastalar tanı almadan, yıllarca sıkıntılarla yaşamak zorunda kalabiliyor. Yeditepe Koşuyolu Hastanesi Nöroloji Uzmanı  tarafından geliştirilen yeni tanı yöntemi sayesinde, çok daha hızlı ve doğru tanı konulabiliyor. Böylece zaman kaybetmeden tedaviye geçmek mümkün olabiliyor.Toplumda karpal tünel sendromu olarak bilinen el bileği sinir sıkışmasının benzeri olan bir problem, genital bölgeden sorumlu olan Pudendal sinirde de ortaya çıkabiliyor. Genital bölgede özellikle oturma ile ortaya çıkan ağrı, cinsel fonksiyon sorunları, idrar ya da gayta kaçırma gibi problemlerle kendini gösteren bu sorun, genellikle idrar yolu enfeksiyonları ya da prostat iltihabı ile karıştırılıyor. Dolayısıyla hastalar aylarca aldıkları antibiyotik tedavisine rağmen, ağrıyla yaşamaya devam etmek zorunda kalabiliyor. Pudendal sinir sıkışması, fiziki sıkıntıların yanı sıra kişiyi toplumdan soyutlama noktasına kadar götürebilen sonuçlar doğurabildiği için zamanında tanı koymak son derece önem taşıyor.

       

      Cinsel İlişki Sırasında Ağrı, Tanıyıcı Destekleyici Bulgular Arasında Yer Alıyor…

      Özellikle çok doğum yapan kadınlarda ortaya çıkan bu sorun,  ağır kaldırma, ters hareket yapma, düşme ya da ağır bir spor aktivitesi gibi nedenlerle birden bire başlayabildiği gibi, zaman içinde yavaş yavaş da ortaya çıkabiliyor. Pudendal sinir sıkışmasının en belirgin özelliğinin hastanın otururken yaşadığı ağrı hissi olduğunu söyleyen uzmanımız hastanın yaşadığı sıkıntılarla ilgili şu bilgileri veriyor:

      “Pudental sıkışmadan kaynaklı ağrılar genellikle sinire yakın yerlerde görülüyor. Hastalar, vajina ve rektumda yabancılama hissi olduğundan bahsediyor. Bununla birlikte, bağırsak hareketleri sırasında ağrı, idrar yaparken özellikle kabızken oluşan basıdan dolayı dayanılmaz düzeyde ağrıdan şikayet ediliyor. Sabah saatlerinde daha az hissedilirken, gün içinde artış gösteren ağrılar, yanma, yırtılma, elektriklenme, keskin bıçak gibi batıcı olarak tarif ediliyor. Beraberinde kaşıntı veya duyu kaybı eşlik etmiyor. Böyle bir tabloda farklı bir sorunun varlığından şüphelenilmesi gerekiyor. Ayıca, her hastada olmasa da, otururken kalçada da ağrı hissi, siyatik sinir bölgesine yayılan ve tedaviye yanıt vermeyen ağrı, sık idrara çıkma, özellikle kadınlarda cinsel ilişki sırasında ağrı, tanıyıcı destekleyici bulgular arasında yer alıyor.”

      Pudental sinir sıkışması olan hastalar, araba ya da bisiklet kullanmak gibi basit gündelik aktiviteleri de gerçekleştiremiyorlar. Kısaca hastaların yaşam kalitesi bozulduğu için, gündelik yaşamın gerektirdiği aktiviteleri yapmakta zorlanıyorlar.

       

      Görüntüleme Yöntemleriyle Tespit Edilemiyor

      Pudendal sinir sıkışması tanısı için, laboratuvar bulgularından, görüntülemeye kadar farklı yöntemlerden yararlanılıyor. Ancak çoğu zaman altta yatan neden bulunamadığı için, sorunun kaynağının psikolojik olduğu düşünülerek, hasta bu yönde tedavi alması için yönlendirilebiliyor. Sinir derinden geçtiğinden elektriksel tanı yöntemlerini (EMG, SEP gibi) yapılabilmenin de çok güç olduğunu söyleyen uzmanımız, şu bilgileri veriyor: “Pudendal sinir,  genital bölgenin hem sağında hem solunda bulunur ancak nöropatik ağrı genelde tek tarafta görülür veya tek tarafta daha fazladır. Bugüne kadar yapılan tetkiklerde değerlendirmeler hep orta hatta iki sinir aynı anda değerlendirilecek şekilde yapıldığı için, sorunlu olmayan veya daha az sorunlu olan sinir, sorunlu sinirin bulgularını örttüğü için, tanı konulamıyordu. Ayrıca, ağrı oturma ile ortaya çıktığı halde eskiden tetkikler daima yatarak yapılıyordu. Bu da sorunun tespit edilmesine engel oluyordu.”

       

      Tanı Yöntemi Uluslararası Otoriterce de Kabul Gördü

      Yeni geliştirdikleri elektriksel tanı yöntemi ile iki siniri ayrı ayrı değerlendirmeye başladıklarını anlatan uzmanımız sözlerine şöyle devam ediyor: “Biz var olan yöntemi daha da geliştirdik. Sağa ve sola yerleştirdiğimiz küçük elektrotlarla iki siniri ayrı ayrı değerlendirmeyi başardık. Böylece tek taraflı ya da iki taraflı Pudendal sinirde sıkışma olup olmadığını tespit edebildik. Ayrıca çekimi sadece yatarak değil, ağrının en şiddetli görüldüğü oturur pozisyonda da yapabilmeyi başardık. Bu sayede, geçmişte 3-4 yıl boyunca konulamayan tanılar artık daha hızlı konabilir hale geldi. Standart tanı yöntemi olarak uyguladığımız bu yöntem, uluslararası otoritelerce de kabul gördü. “

      Basın Yansımaları: ntv.com cumhuriyet.com | haberturk.com  | posta.com

    El Titreme ve Parkinson Hastalığı

    MS Hastalığı ve Teşhisi

    El Titreme ve Parkinson Hastalığı

    Akraba Evliliği, Epilepsi Riskini 40 Kat Artırıyor

    Akraba Evliliği Riski Artırıyor

    Akraba evliliğinin hastalık riskini 40 kat artırdığını belirten Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, konuyla ilgili gerçekleştirdikleri araştırmaya dayanarak şu bilgileri verdi:

    “Epilepside genetik bir yatkınlık olabiliyor. Ancak bugün itibariyle tanımlanmış, genetik tanısı konmuş çok az bir grup epilepsi hastalığı var. Özellikle akraba evliliklerinin görülme oranını artırdığını biliyoruz. Geçmiş yıllarda Türkiye’de yaptığımız bir araştırmada, akraba evlilikleri olan 7 aileden yaklaşık 2000 kişilik bir grubu inceledik.  Araştırmamızın sonucunda, epilepsi hastalığının akraba evliliği yapanlarda, yapmayanlara göre 40 kat fazla olduğunu gördük. Çünkü genetik olarak yatkınlığı olan kişilerde hastalık ortaya çıkmayabiliyor. Ancak akraba evliliği yapan çiftlerde genlerin bir araya gelmesiyle hastalık görülebiliyor. Bununla birlikte ülkemizde son yıllarda akraba evliliklerinin azalması nedeniyle bununla ilgili olan epilepsilerin oranında azalma olabilir.”

     

     “Genetik Etki”

    Yapılan ayrıntılı genetik çalışmalarda da belirli bir gen tespit edilmediğini ifade eden Yeditepe Üniversitesi Rektörü ve Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, “Epilepsinin özellikle tanımlanmış bir geni olmadığını ancak genlerden etkilendiğini biliyoruz. Bazı epilepsilerde yaşa, epilepsi tipine, EEG özelliklerine göre değişmekle birlikte, tanımlanmış bazı genler bulunuyor. Yani, hangi gende nasıl bir bozukluk sonucu oluştuğu bilinen epilepsi tipleri var. Ancak bunlar toplam epilepsi hastalarının yüzde 1’inin bile altındadır. Bunun dışındaki epilepsilerde belirli bir gen tespit edilmemiştir. Ancak genetik yapımızın, hastalıklara yakalanmamızda ya da onlara eğilim göstermemizde etkin olduğu biliniyor.” diye konuştu.

     

    “Aşırı Uykusuzluk Nöbetleri Tetikliyor”

    Epilepsiyi beyindeki bir ritim bozukluğu olarak ifade eden Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, bu bozukluğun çocukluktan ileri yaşlara kadar her zaman ortaya çıkabileceğini hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığın belirtileri, ortaya çıktığı yaşa göre değişebilir. Bununla birlikte nöbetleri tetikleyen çevresel bazı etkenlerin olduğu biliniyor. Örneğin uyuşturucu kullanımı nöbetleri tetikliyor. Ayrıca, aşırı uykusuzluk, stres, alkol ve bazı ilaçların nöbetleri tetiklediğini biliyoruz. Vücuda kimyasal olarak etkisi olabilecek birçok şey nöbetleri tetikleyebilir.”

     

    Öğrenme Güçlüğünün Altında Epilepsi Yatabilir!

    Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların tanısında epilepsinin de değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, “Dışarıdan fark edilmeyen epilepsi nöbetleri, öğrenme güçlüğü ve bellek problemleri yaratabiliyor. Bu durumda, çocuğun okul başarısı düşüyor. İlişki kurmakta zorlanıyor. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukları, psikolog ve nörologlar beraber değerlendirerek, epilepsiyi ayırt etmeye çalışırız. Öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ile gelen çocukları epilepsi tanısıyla tedavi ettiğimizde okul başarısı ve arkadaşlarıyla ilişkilerinin düzeldiğini; akranlarıyla aynı noktaya geldiklerini görüyoruz. ” dedi.

     

    Epilepsiyi, Migren Gibi Düşünün”

    Epilepsi nöbetlerinin hastada depresyona neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, bunun nedeninin çevreden görülecek tepkiler olduğunu ifade etti. Epilepsi hastalarının toplumdan dışlanma korkusu yaşadıklarını söyleyen Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, kişinin bu durumu migren gibi görmesi gerektiğini belirterek hastalara şu tavsiyelerde bulundu:

    “Genelde bu kişiler akıl hastalığı ile eş değer tutulur, toplumda dışlanır. Bu durumda, depresyon, yalnızlık hastaların en önemli sorunu halini alır. Hayatında 3 kez nöbet geçirip de depresyondan çıkmayan hastalarımız var. Çünkü bir kez bu tanıyı alan kişiler kolay kolay üstlerinden atamazlar. Hastalık ilaçla tedavi edilse dahi, sadece ismi bile kişiyi depresyona itmeye yetebilir. Bu konuda en önemli uyarı noktası, kişinin tüm çevresinin bu durumu migren hastalığı gibi görüp, ilaçlarla kontrol altına alınacağını bilmesi ve hastaya destek olmasıdır. “

     

    Hastaların Yüzde 70’i İlaçla Kontrol Edilebiliyor”

    Hastaların yüzde 70’inin ilaçlarla tedavi edilebileceğini kaydeden Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, yüzde 15’lik grubu oluşturan hastalarda ise cerrahi ya da sinir stimülasyon yöntemlerini kullanarak nöbetlerin kontrol edilebildiğini anlattı. Cerrahi olan hastaların, daha sonra nöbet geçirme riskleri azaldığı için biraz daha şansı olduğunu belirten Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, “Cerrahi tedavi, ilaca cevap vermeyen yüzde 15’lik kısımda kullanılıyor. Nöbetler başladıktan sonra ne kadar erken zamanda tedavi değerlendirilir ve gerekiyorsa cerrahiye yönlendirilirse, sonrasındaki başarı, yani nöbetlerin tekrar etmeme durumu, o kadar iyi olabiliyor. Dolayısıyla hastaların iyi değerlendirilmesi ve hastaların doğru merkezlere yönlendirilmesi son derece önemlidir.”

     

    Nöbet Geçiren Kişiye Nasıl Yaklaşmalı?

    Nöbet geçiren bir kişiye nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl şu bilgileri verdi:

    “Burada bilinmesi gereken en temel nokta, bu nöbetin bir boşalım olduğu ve çok kısa süre içinde sonlanacağıdır. Bu boşalım sırasında hastanın beyninde ya da vücudunda kendiliğinden bir hasar oluşmaz. Ancak düşerek koluna ya da başını bir yere çarpması durumunda bir zarar oluşabilir. Genelde hastaların bu durumda nefes almadığı fark edilse de, beyinde oksijensiz kalmaları gibi bir durumları yoktur. Bu nedenle, nöbet sırasında vücudunda herhangi bir zarar oluşmayacak şekilde hastayı konumlandırmak, kafasını yana çevirmek ve tehlikelerden korumak yeterlidir. Nöbetler en fazla bir-iki dakika sürer. Ancak o anı yaşamak kolay olmadığı için hastaya çok daha uzunmuş gibi gelebilir. Nöbet sonrasında 15-20 dakika içinde hastanın bilincinin yerine gelmesi gerekir. Eğer hasta kendine gelmiyorsa hastaneye götürmek gerekir. Ancak özellikle altının çizilmesi gereken nokta, nöbet sırasında sakin olup, beklemek gerektiğidir.”

     

    “Zayıflama Amaçlı Ketojenik Diyetin Tedavide Yeri Yok”

    Epilepsi tedavisinde beslenmenin de önemli olduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, son yıllarda popüler olan ketojenik diyet hakkında ise şunları söyledi:

    “Öncelikle kişinin aç kalmaması gerekiyor. Öğün atlamak, aç kalmak ve kan şekerinin düşmesi nöbetleri tetikliyor. Ketojenik diyet, ilaçla tedavide zorlandığımızda ve özellikle çocuklarda kullandığımız bir yöntem. Bu tedavi yöntemini, hastayı hastanede yatırarak uygularız. Katkı maddesi olan yiyeceklerden uzak durmak bizim önerdiğimiz bir durumdur. Ama özellikle zayıflamak amacıyla kullanılan ketojenik diyetin epilepsi tedavisinde yeri yoktur.”

    Epilepsi Hastalığı ve tedavisi ile ilgili detaylı bilgi almak için www.yeditepeepilepsisiz.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

     

    Basın Yansımaları: haberturk.com | odatv.com | cnnturk.com | dha.com

    Halk Arasında Sara Hastalığı da Olarak Bilinen Epilepsi

    Çocuk yaşlarda görülmeye başlanan Epilepsi nöbetlerinin (sara hastalığı), 65 yaş sonrası kişilerde görülme sıklığı ise sanıldığından daha çok.

    Halk arasında Sara Hastalığı olarak bilinen Epilepsi nöbeti (ya da krizi), beyin normal aktivitesinin, sinir hücrelerinde geçici olarak meydana gelen anormal elektriksel aktivite sonucu bozulması ile oluşan klinik bir durumdur. Kendini epileptik nöbetler ile gösteren bu hastalıkta nöbet gerçekleştiğinde hastada gelip geçici bilinç kaybı veya farklı özelliklerde belirtiler olmaktadır. Kişinin tek bir nöbet geçirmesi, epilepsi hastası olduğu anlamına gelmez.

    Epilepsi oldukça yaygın bir hastalıktır. Toplumda görülmeme sıklığı, ülkemizde ve dünyada olduğu gibi % 0,5 ile %1 arasındadır. Cinsiyetler arasında epilepsi hastalığının görülme oranında herhangi bir farklılık yoktur.

    Epilepsi belli bir yaş grubunda değil herhangi bir yaş ve zamanda ortaya çıkabilmektedir; ancak ilk 16 yaşa kadar ve 65 yaşından sonra görülme sıklığı artmaktadır. Çocuklarda 16 yaşa kadar en sık görülen nörolojik hastalık epilepsidir.

    Hastalığın sık görüldüğü çocuk yaşlarda anne ve babanın gözlemleri teşhis için önemli rol oynamaktadır. Çocuğun arada bir ağzını şapırdatması, kol ve bacaklarında ani sıçramalar-irkilmeler olması, burnuna kimsenin duymadığı kötü koku gelmesi (örneğin yanmış lastik kokusu) veya çocuğun arada bir gözünün dalması, bir yere birkaç saniye boş boş bakması gibi durumlar gözlemlenebilir. Bu gibi davranışların bir kısmı normal değildir ve şüphelenirlerse bir nöroloji hekimine başvurmakta fayda vardır.

     

    Epilepsi Nöbeti Sırasında Ne Yapılmalı?

    Hasta epilepsi nöbeti geçirdiği sürece, hastaya hiçbir şekilde müdahale edilmemelidir. Hastanın ağzını açmak için dişlerinin arasına parmak, kaşık sokmaya çalışmak veya kasılmalara engel olmak için tutmak bastırmak ile hastaya zarar verebilir.

    Normal şartlar altında atak kendiliğinden maksimum 1-2 dk içinde sonlanır. Eğer epileptik atak bu sürede sonlanmıyorsa hasta mutlaka hastaneye götürülmelidir. Hasta epilepsi nöbeti geçirdiği sırada sadece çevre faktörlerin ona zarar vermesini engellemek adına önlem almak gerekebilir. • Hastanın nöbet geçirdiği sırada düşme ve kasılma gibi durumlarda etrafta hastaya zarar verebilecek keskin bir obje veya sert bir cisim varsa hasta o tehlikeden uzaklaştırılmalıdır. • Kriz anında hastanın boğazını sıkan, sıkı bağlanmış kravat, eşarp gibi giysiler hastanın rahat nefes alabilmesi için gevşetilmelidir.

    • Hastaya soğan, kolonya v.b. koklatmanın epilepsi nöbetlerinde tedavi edici hiçbir anlamı yoktur.
    • Nöbet geçiren bir hastanın yakınları ya da çevresindeki insanlar tarafından kol ve bacaklarının tutulması, bastırarak kontrol altına alınmaya çalışılması omuz çıkığı oluşması gibi ortopedik sorunlara sebebiyet verebilir.
    • Hasta kasılırken ağzını açmaya çalışmak; çene çıkığı, dişlerini kırma, açmaya çalışan kişinin parmaklarının hasta tarafından ısırılması, kanamaya sebep olma gibi pek çok olumsuzluklara sebebiyet verebilir.
    • Kişi kendine geldikten sonra yorgunluk hissedebilir, geçici olarak bilinç kaybı, sersemlik durumu söz konusu olabilir. Bu yüzden hasta bir süre dinlendirilmelidir.

    Ayrıntılı bilgi için www.yeditepeepilepsisiz.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Baş Dönmesi Şikayetleri, Tanı ve Tedavisi

    Her Unutkanlık Alzheimer Değildir.

    Sizler için hazırladığımız bilgilendirici video serimiz sayesinde doktorlarımızı tanıyın ve aklınızdaki tüm soruların cevaplarını bulun.

    İletişime Geç Tüm Videolar
    Medicaturk Healthcare Online عبر الانترنت В сети Інтернет ონლაინ რეჟიმში Pe net